14 Şubat 2009 Cumartesi

"FRINGE"

Verdiği yedi haftalık arayı fırsat bilerek Fox Tv’nin bu seneki bomba dizisi olan Fringe hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Öncelikle belirteyim ki bilim kurgu severler için bulunmaz nitelikte bir dizi. Benim bir hayli renkli olan dizi dünyamda ilk sıralara yerleşti bile. Çünkü hem günlük hayatta sadece birer fantezi olarak bakılan olaylar gerçekleştiriliyor hem de bilimsel temeli anlatılıyor. Aslında "sadece birer fantezi" kelimelerini kullandım ama bunu şu an mevcut bilgi birikimimiz için söylüyorum. Yoksa dizi izlendiği zaman görüleceği gibi gerçekleştirilemeyecek olaylar değil, teorik altyapısı var.



Dizinin içeriğine genel hatlarıyla bakacak olursak sınır bilimi (fringe science) adı verilen bir kavramla karşılaşıyoruz. Bir alıntıyla açıklayayım. “Geleneksel olarak “sınır-bilim” tabiri, yerleşmiş bilimsel prensipte kendisine yer bulan fakat olağandışı ve acayip bilimsel model ve teori keşiflerini tanımlamakta kullanılır.” Fringe dizisindeki Fringe Science(Sınır Bilimi) kavramları ise görünmezlik, zihinsel kontrol, ışınlanma, genetik mutasyon, yeniden dirilme, ölüyle zihinsel olarak konuşma v.b. şeylerdir.


Lost’un dahi yapımcı JJ Abrams’ ın da imzasının bulunduğu dizi genel olarak Boston’da geçiyor. Genel hatlarıyla üç kişilik bir ekibimizi var. Ekibimizin FBI ajanı olan kadın üyesi, Anna Torv tarafından canlandırılan Olivia Dunham. Bir diğer üye John Noble'ın hayat verdiği, son 17 yılını akıl hastanesinde geçirmiş çatlak bilim adamı Walter Bishop. Son üye ise Walter Bishop’un oğlu Peter Bishop. Joshua Jackson'ın canlandırdığı Peter 190 iq derecesine sahip aylak bir adam.


İçeriğe gelecek olursak dizinin ilk dakikalarında fringe bilimin alanına giren alışılmadık bir olay meydana gelir. Bu olayın araştırılması ekibimize bırakılır. Çatlak bilim adamımız bu alışılmadık olay hakkında bir teori üretir. Ve hemen her zaman akıl hastanesine düşmeden önce kendi yaptığı çalışmaların devam ettirilmiş biçimiyle karşılaşır. Olivia Dunham olayın suçluları yakalama kısmıyla ilgilenir. Peter ise gerek babasına gerekse Olivia’ya yardım eder. Bazen Peter’ ın gayri resmi bağlantılarının da ekibe büyük faydası dokunur.


Dizinin eğlence unsuru da Walter Bishop ile tamamlanmaya çalışılıyor. Onun akıl hastanesinde geçirdiği uzun yıllar boyunca hasret kaldığı şeyler hakkındaki yorumları görülmeye değer. Örneğin influenza virüs mutasyonu hakkında aklına gelen iki fikirden birisi kek yemek olabiliyor.

Ekibin ciddi ve soğukkanlı ajanı Olivia Dunham’ı canladıran Anna Torv hakkında da birkaç şey söylemeden bitirmeyeyim. Çok güzel birisi olmamasına karşın inanılmaz derecede çekici buluyorum. 45 dakika boyunca sadece "it’s me" veya "Olivia Dunham" dese yeter. İnanılmaz karizmatik bir ses tonuna sahip. İmkan olsa da saatler süren telefon görüşmeleri yapabilsek :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder